Lev Nikolayeviç Tolstoy (1828-1910): Anna Karenina, Savaş ve Barış, Diriliş’in büyük yazarı, yaşamının son otuz yılında kendini insan, aile, din, devlet, toplum, özgürlük, boyun eğme, başkaldırma, sanat ve estetik konularında kuramsal çalışmalara da verdi. Bu dönemde yazdığı roman ve öykülerinde yıllarca üzerinde düşündüğü insanlık sorunlarını edebi bir kurguyla ele aldı. Tolstoy, yarı otobiyografik denebilecek üçlemesinin (Çocukluk, İlkgençlik, Gençlik) devamı sayılabilecek Bir Toprak Sahibinin Sabahı’nda genç bir toprak sahibinin köylülerle ilişkilerini, tüm iyi niyetine rağmen cehalet ve güvensizlikten kaynaklanan güçlüklerle yüzleşmek zorunda kalmasını son derece çarpıcı bir dille aktarır.
Efendi ile Uşağı’nda ise doğayla insanın mücadelesini arka plana yerleştirerek, açgözlülükle tevazuun, iyilikle kötülüğün insan ruhundaki bitmek bilmeyen savaşını sarsıcı bir hikâyeyle gözler önüne serer.
Ayşe Hacıhasanoğlu (1952): DTCF Rus Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Bir süre SSCB Büyükelçiliği Basın Bürosu’nda çevirmen olarak çalıştı. Edebiyat ve sosyal bilimler alanında çeviriler yaptı. Dostoyevski, Tolstoy, Gorki, Bagirov eserlerini Türkçeye kazandırdığı yazarlar arasında yer almaktadır.
Prens Nehlüdov, üniversitenin üçüncü sınıfını bitirdikten sonra yaz tatili için köyüne gidip, bütün yazı köyde geçirdiğinde on dokuz yaşındaydı. Sonbaharda, ona göre en iyi
dostu ve dünyadaki en mükemmel kadın olan teyzesi Kontes Beloretskaya’ya henüz tam oturmamış çocuk yazısıyla aşağıda çevirisi yer alan Fransızca mektubu yazdı:
“Sevgili teyzeciğim
Ben tüm yaşamımın bağlı olacağı bir karar aldım. Kendimi köy yaşantısına adamak için üniversiteden ayrılacağım, çünkü bu yaşantı için doğduğumu hissediyorum. Tanrı aşkına benimle alay etmeyin sevgili teyzeciğim. Genç olduğumu, belki henüz çocuk olduğumu söyleyeceksiniz, ama bu benim yeteneğimi hissetmeme, iyilik yapma isteğime ve iyilik yapmayı sevmeme engel değil.